TÜRKLÜK ONURUMUZDUR
   
 
  G-H-I-İ
GALI:Kalın, Hediye, bağış, çehiz
GALIN: Hediye, çehiz
GAMAĞ: Bütünlük, bütün, tüm
GARA: Kara
GARACU: Sivil, resmi olmayan
GARGILI: Kargılı, mızraklı
GASPAK: Süslü, müzeyyen
GAYIR: (Kayır) 1- Taraf, destek, kayırma 2- Lütuf, ihsan, hediye
GAYURMUŞ: Kayırmış
GAZAN: (Kazan) 1- Kazanma, kazanç, üstünlük 2- Kızgın, kızgınlı celallenmek
GEÇE: Geçmiş, mazi, geçen
GEÇEK: Geçit, köprü
GEÇER: Geçeli, caiz
GEÇGEL: Makbul, nafız
GEÇGİL: Geçerli, makbul
GEÇGİN: Geçmiş, kendinden geçmiş, feda etmiş
GEÇİM: 1- Yaşam, dirlik 2- Anlaşma, uyuşma 3- rısk, yiyecek, nafaka
GEÇİMLÜ: Munis, yumuşak huylu
GEÇİMLÜK: Geçinmek için gerekli olan
GEDEK: 1- Görev, vazife 2- Oyuk, kırılıp, yıkılarak açılan yol
GEDİZ: Su birikintisi, gölet
GEGEZ: Mümkün, uyumlu
GEĞİN: Set, şiddetli
GELBERİ: Ocaklardan,ateş çekmek için kullanılan ucu eğri demir çubuk
GELDEÇ: Gelecek, ati, istikbal
GELEK: (Gelik) halef, sonraki
GELGEÇ: Geçici, kalıcı olmayan
GELGEL: Çekim, cazibe
GELDİ: Gelecek, istikbal
GELİN: Gelen, dışarıdan içeriye gelen
GELİNCİK: Kır çiçeği
GELİK: Halef, sonraki
GELİKLİ: Halef
GENCE: (Gençek, genç) Taze, yavru, genişleyen, gelişen
GENEŞ: Müşavere, meşveret
GENGŞİ: Cengşi, mucize
GENİŞ: Yaygın, enli, engin
GENSU: birl. Gen/Su Deniz, büyük göl
GER: 1- Söz verme, ant içme, bağlama, anlaşma, birleşme 2- Vahşi hayvan yavrusu
3- Dev, devasa
GERAY: birl. Ger/Ay Uygun, münasip, layık
GERAYHAN: birl. Geray/Han
Kırım hanlığının kurucusu ve ilk hanı. Daha sonra gelen hanlar bu adı, birer
unvan olarak kullanmışlardır.
GEREZ: Dilber
GERGÖZ: 1- Zabit, zabıta 2- Geyik gözü
GERİM: 1- Yön, cihet 2- Hicap, utangaçlık
GEYİK: (Geyük) Yabani, vahşi, yabancıl
GEZ: 1- Nişan, işaret 2- Giz, sır
GEZGİN: Seyyah
GEZGİNSU: birl. Gezgin/Su ...Irmak
GEZLER: Nişancı, iyi atıcı
GIYIN: Gamze, çukur
GİCİK: Taze, hoş, sevimli
GİDİK: Uç, kenar, sınır, limit
GİRAY: Uygun, layık
GİRGİN: Girişken, müteşebbis, cana yakın
GİRİK: Girişken, müteşebbis
GİRİŞKEN: Girgin
GILAV: Teşvik, destek
GILIG: (Kılık) Huy, yaradılış, tabiat
GIRGIÇ: Çalışkan, aktif, faal
GİRÇEK: 1- Gerçek, hakikat 2- Bağlı, sadakatli
GİRTİNE: İman, inanç
GİZ: Sır, Gizlilik
GİZEM: Sır, esrar
GİZLENÇ: Hazine, define
GONÇA: Bahşiş, hediye
GORAL: Kısmet, nasip
GİCİK: Minyon, sevimli
GÖCEK: Taze, hoş, güzel
GÖÇELGE: Konup göçülen yer
GÖÇER: Göçmen
GÖÇMEN: Muhacır
GÖÇÜNCÜ: (Göçküncü) Geçici, fani
GÖĞEN: Gök rengi, maviye çalan, mavileşmiş
GÖĞKUTLUĞ: birl. Gök/Kutlu
GÖĞNÜK: 1- Yanmış, kavrulmuş 2- Mavi, maviye kaçan
GÖK: 1- Tanrı, Tanrıdan..Tanrısal, kutsal 2- Mavi ,Gök rengi 3- Yer üstü, gökyüzü
4- Ezel-ebet, başsızlık ve sonsuzluk 5- Güzellik, göz alıcılık, üstünlük
GÖKBEN: 1- Tanrıdan gelen, gök parçası 2- Masmavi
GÖKBÖRİ: birl. Gök/Böri Tanrısal kurt..(Bozkurt)
GÖKBÖRİ: birl. Gök/Böri (..Bazı kaynaklarda “Bozkurt” olarak da geçer.)
GÖKÇE: Güzel, zarif, çekici, gözalıcı
GÖKÇEK: Gökçe, çekici, güzel
GÖKÇEL: Mavimsi, maviye çalan
GÖKÇELİ: Güzel, Yakışıklı
GÖKÇEN: Gökçe, güzel, alımlı, dilber
GÖKÇİL: 1- Gökten gelen, göksel 2- Mavi, maviye çalan
GÖKÇİN: Mavi
GÖKLEN: Ulu, mübarek
GÖKMEN: Tanrısal, Tanrıdan gelen
GÖKTÜRK: birl. Gök/Türk Tanrıdan kut almış. Kutsanmış Türk...(Tanrısal Türk,
Tanrı tarafından gökte yaratılıp, yeryüzüne yollanan Türk)
GÖL: Göl, deniz mec. Ululuk, geniş gönüllülük
GÖLEĞEZ: birl. Göl kenarında yetişen bir su çiçeği
GÖLET: Küçük göl, gölcük, yapay göl
GÖMEÇ: Kuyuda (Toprak fırında pişirilen ekmek)
GÖMEK: Kömek, yardım, inayet
GÖMÜÇ: Hazine, define, mücevher
GÖNDEM: İtaatkar, muti, sadık
GÖNDER: Mızrak, direk
GÖNE: Onur, iftihar
GÖNEN: 1- Feyz 2- Onur, iftihar 3- Bolluk, bereket
GÖNENÇ: Açık, talih, mutluluk, iftihar
GÖNÜL: 1- Can, ruh, duygu merkezi 2- Kalb, vücudun kan pompası
GÖNÜLDAŞ: Gönül birlikteliği, aynı inanç, duygu ve düşünceleri paylaşıp
savunan bireylerin her biri
GÖRCEĞİZ: Ufuk çizgisi
GÖRÇEK: Ufuk, ufuk çizgisi
GÖRÇÜM: Geçici, fani
GÖREGEN: Görgülü, görüp geçirmiş, deneyimli
GÖREK: Görüntü, peyzaj, manzara
GÖREZ: Meltem, hafif yel
GÖRGÜ: Terbiye, muaşeret
GÖRGÜÇ: Dürbün
GÖRGÜLÜ: Terbiyeli
GÖRGÜN: Görgülü, deneyimli
GÖRK: İhtişam, olağanüstü güzellik ve çekicilik, ihtişam, debdebe
GÖRKEM: İhtişam, debdebe, heybet, olağanüstülük
GÖRKEN: Hürmetli, Hürmete layık
GÖRKLÜCE: İhtişamlı, heybetli, yakışıklı, güzel
GÖRKLÜĞ: Çok güzel, çekici, ihtişamlı
GÖRÜMCÜK: Görülmesi, ilgilenilmesi gerekli olan
GÖRÜK: Gözetleyici, casus
GÖRÜN: Görüntü, Açıklık, netlik
GÖRÜNDÜK: Aşikar, gizlisiz, saklısız
GÖVEL: Gök rengini almış, göğe ermiş
GÖVERİ: Yeşermiş, gururlu
GÖVEZ: Mağrur, gururlu
GÖY: Taze, genç
GÖYMEN: Yanık, yanık tenli
GÖYNÜK: Yanık, kavrulmuş
GÖZ KAMAN: birl. Göz/Kaman Gözde, seçkin, göz kamaştırıcı
GÖZAL: Göz alıcı, farklı, seçkin, el üstünde
GÖZBAY: birl. Göz/Bay Sihirbaz
GÖZBAYCI: Sihirbaz, illüzyonist
GÖZDE: Beğenilen, göze girmiş, el üstünde tutulan, emsallerinden daha üstte bulunan
GÖZE: (Gözek, Köze) Kaynak suyu, menbaa
GÖZEBE: Tahmin, beklenti
GÖZEGER: Çekici, cazibeli
GÖZEGÜ: Gözde, çekici
GÖZEĞEN: Ufuk, ufuk çizgisi
GÖZEĞİR: birl. Göz/Eğir Çekici, cazip, göze hoş gelen
GÖZEK: Göze
GÖZEN: Cazibeli, çekici, göze hoş gelen
GÖZERİ: Dürbün
GÖZGEÇ: Ayna
GÖZGÖR: Ayna
GÖZGÜ: Ayna
GUNA: Kına
GONCUK: (Göncük) Kısa gün, kış günü
GUR: (Gür,Kür) 1- Şiddet, kızgınlık, öfke 2- Ateş, ateşlilik
GURSAÇTI: birl. Gur/Saçtı (Kızgın, celalli, hiddet ve öfke saçan)
GUVA: Geyik
GUYUK: Canavar, ejderha, vahşi ve yırtıcı hayvan
GUYULDAR: Uyumlu, ahenkli, geçimli
GUZ: 1- Güzel, çekici, yakışıklı 2- Oğuz
GÜCENİR: Alıngan, mahçup
GÜCENMİŞ: Alıngan
GÜÇ: (Güçü, küç, küçlük) Enerji, kuvvet
GÜÇEYÜ: Çok güçlü, yenilmez
GÜÇLÜK: Güç, zorluk, meşakkat
GÜDEK: Güdülenme, motivasyon
GÜDER: Murat, emel, beklenti
GÜDÜL: 1- Saç üzerinde pişirilmiş mısır ekmeği 2- Kısa, kalın 3- Gözü pek
GÜDÜR: Hayal, kurgu
GÜLEÇ: Güler yüzlü, mütebessim
GÜLEGEN: Güler yüzlü, mütebessim
GÜLEK: 1- Handan, mütebessim 2- Gölcük, küçük göl
GÜLEN: Mutlu, mütebessim
GÜLER: Mütebessim, güler yüzlü mec. Talihi açık
GÜLESİN: Mutlu, sıkıntısız, tasasız olma dileği
GÜLGÜN: Gülen, mütebessim
GÜLSÜN: Mutlu, sıkıntısız olma dileği
GÜLÜK: Gülen, mütebessim
GÜLÜMSER: Mütebessim, sevimli
GÜMÜL: Demet, buket, deste
GÜMÜŞ: Gümüş madeni
GÜN: Güneş, gündüz, afitap
GÜNANA: birl. Gün/Ana
Sogay Türklerinde eski dönem, güneş tanrıçası
GÜNÇE: Güneşlik, şemsiye
GÜNÇEK: Güneşlik
GÜNÇÜ: 1- Güneşe benzeyen, güneş gibi 2- Güneşi seven
GÜNDAŞ: Gün/Daş ..Aynı güneşi paylaşan, gün ortağı
GÜNDEM: Ağır başlı, mülayim
GÜNDEN: El üstünde tutulan, revaçta..
GÜNDER: birl. Gün/Der (..Derlemekten..)
GÜNDÖNDÜ: birl. Gün/Döndü bir çiçek türü
GÜNDÜ: Gündüz, gün ortası
GÜNDÜZ: Gün içi, gün ortası, güneşli gün
GÜNEŞ: Güneş
GÜNEY: (Küney) Güneşe bakan, güneş gören
GÜNGEN: Takvim, vakit
GÜNGÖR: birl. Gün/Gör “mec. Bahtı açık olsun, mutlu olsun”
GÜNGÖRMÜŞ: birl. Gün/Görmüş “mec. Deneyimli, dolu yaşamış
GÜNLÜK: Güneşlik, şemsiye
GÜNTÜLÜ: birl. Gün/Tülü (...Gündüz düşü)
GÜNÜÇ: Nafaka, günlük
GÜNYELİ: birl. Gün/Yeli ..doğudan gelen yel, doğu rüzgarı
GÜR: (Kür) 1- Sağlam, sıkı 2- Sık, yoğun 3- Yiğit, korkusuz
GÜRBOĞA: (Kürboğa) birl. Gür/Boğa
Türkistan’ın Araplarca işgal edildiği dönemlerde, özellikle o sıralarda
Genel vali olan, “ İbni-kuteybe” adlı çapulcuya karşı, kahramanca direnen ve her defasında
Yeni direnişler örgütleyerek, Türkleri işgallere karşı uyanık ve diri tutmaya çalışan bir Türk beyi
GÜRBÜZ: Sağlıklı, kuvvetli, dayanıklı
GÜRE: Güç, enerji
GÜRELİ: 1- Enerjik, çalışkan 2- Haz, doyum
GÜRGEN: Bir ağaç türü
GÜRÜZ: (Gürz) Topuz
GÜVEN: İtimat
GÜVENÇ: Güvence, garanti
GÜYÜK: Canavar, vahşi hayvan
GÜZ: Sonbahar
GÜZEL: (Gözel) Yakşı, alımlı, çekici, göze hoş gelen
GÜZEY: 1- Taze, körpe, yeni 2-Destek, fırsat 3- Sonbahar 4- Kuzey yönü
GÜZİN: (Güzün) Güz vakti, güz vaktinde doğan
GÜZLEK: Güz döneminde kalınan yer
HAN:1- Devlet başkanı 2- Kağana bağlı, özerk devlet başkanı 3- beylik başkanı, yönetici
HANIM: 1- Han’ın dişisi 2- Soylu kadın 3- Han’ın evdeşi (Hatun) 4- Türk töresinde, kadınlara
olan saygıyı ifade eden genel bir sıfat
HANLI: Yurttaş, Bir Han’a bağlı kişi, Bağımsız bir devletin mensubu
HATUN: (Katun) 1- Kağan’ın evdeşi, kraliçe 2- Saygı duyulan, görgülü hanım
Türkçe’deki, kadın sözcüğü buradan gelir.
HOMAR: (Humar) Yakışıklı, çekici, güzel, süslü, fiyakalı
HUN: (Kul) Koyun, koyunlu
HUŞ: Bir çam ağacı türü


IDAÇU: Muhafız, koruma
IDUĞ: (Iduk) Kutsal, tanrısal
IĞAÇ: 1- Ağaç, ağaçlıklı bölge 2- Fersah
IĞAR: Kıymetli, ağır
IĞDIR: 1- İyi, hoş, hoşluk 2- Yetkin, ehil
IĞIRCIK: Fecir
ILAÇIN: Laçin, şahin kuşu
ILANKU: 1- Kıvrak, atletik 2- Ulu, Ululanmış, yüce
ILDIR: 1- Ürküt, ürkütücü 2- Berk, sert
ILDIRIM: Yıldırım, berk
ILDUZ: Yıldız, necm
ILGAR: 1- Gayret, cehd 2- Atın, dört nala gitmesi hali
ILGAT: Kapalı, müphem, belirsiz
ILGIM: Serap
ILGIN: Hoş kokulu bir bitki
ILGIT: Ilık, tatlı, sakince, yumuşakça
ILICA: 1- Ilımlı, ılık, ılıkça 2- Yunak, hamam
ILIK: Soğukla sıcak arası
ILIMAN: 1- Ilık, ılık hava 2- Uyumlu, sakin, mutedil
ILKI: 1- At yavrusu 2- At sürüsü
ILKICI: At çobanı
IMIRGI: Taze, körpe
IMRAĞ: (Imrak, İmre, Emre) Aşık, şayeste, geçkin
INAÇ: Yar, canan
INAK: 1- Han ve Kağanlara yakın olan kişi “Hasbey” 2- Gamsız 3- Canan, yar
IRAZ: (Irıs, uraz) 1- Baht, talih, mutluluk 2- Cesaret, gözü pek olma
IRGA: Talihli, şans, şanslı
IRIM: 1- Büyü, efsun 2- İçinden su akan toprak, arazi
IRLAYU: Irlayan, yırlayan, akarak uzaklaşan, ırmak
IRMAK: Akarsu
ISIK: (Issıg-Issık) Isı, sıcaklık, hararet
ISIYEL: birl. Isı/Yel...meltem
ISRIK: Okşayıcı, sarıcı, ısıtıcı
ISSIK: Isık, ısı
ISSIZ: Soğuk, tenha, cansız, kimsesiz
ISTIK: Sıcak, ılıman
IŞBARA: 1- Çalışkan, hamarat 2- birl. Isı/Bora
IŞIK: Aydınlık, nur
IŞIL: Yarul, nur, ziya, ışık parıltısı
IŞILTI: Işık parçası
IŞIN: Güneş parıltısı, ışık parıltısı, yansısı
IYIŞ: Armağan, hediye, ihsan

İBAR: Parfüm, koku, misk
İÇ: 1- Öz, görünmeyen yan, bir nesnenin öz yapısı 2- İçerde kalan kısım, iç kısım
İÇBUYRUK: birl. İç/Buyruk
Saraylardaki iç hizmetle görevli kişi
İÇEN: (İçin) İçli, duygusal
İÇER: İçeride, kapalı, mahfuz
İÇERGE: (İçergu) İçten, samimi
İÇGE: İçeri, içerde, dahili
İÇGELİK: birl. İç/Gelik ..İçten gelen, doğal davranış, samimiyet
İÇGER: İçe alan, içe bağlayan, tabi kılan
İÇGİN: İçli, içten, samimi
İÇİGEN: 1- İç geçiren, içli 2- Sabırsız, aceleci
İÇİK: 1- İçli, duygulu 2- İçerde, dahilde, devlete tabi
İÇİM: 1- Duygu, hassasiyet 2- Yudum, yudumluk
İÇİNGİR: İçli, hassas
İÇİT: İçilecek nitelikte, içimi güzel
İÇKUR: Savaş meydanı
İÇLEK: İçli, narin, hassas
İÇLİ(K): Duygulu, hassas
İÇTEN: Samimi,açık, dürüst
İÇTENLÜK: Samimiyet
İDE: (Ede, İdi) Ululuk, nüfuz, kudret
İDEGE: Ulu, nüfuz sahibi, edici, yapıcı
İDEGER: Eder, yapar
İDEKLİ: Yapıcı, edici, güçlü
İDER: 1- İzci, takipçi 2- Yapan, yapıcı, edici
İDGÜ: 1- İyi, güzel 2- Tanrısal, mübarek
İDİ: (İdik) 1- Tanrı, rab, sahip, efendi 2- Tanrısal, Tanrıdan gelen, mübarek, kutlu
İDİKUT: birl. İdi/Kut...Kut sahibi, Tanrıdan gelen, Tanrıya yakın, Tanrıya benzer, Tanrı tarafından görevlendirilmiş vb. anlamları içeren ve Uygur kağanlarının büyük çoğunluğunun kullandığı bir unvan
İDUK: İdi, Tanrısal, mübarek
İGAN: Yıkan, yıkıcı, deviren
İGİT: 1- Yiğit 2- Bakıcı, eğitici
İĞDİ: (İğdir) Yetkin, ehil, iyice
İĞREK: Saf, temiz, duru, arı
İĞSEN: Kayıtsız, ilgisiz
İĞSİZ: Salim, selametli
İKİNÇ: İkinci
İKİZER: İkizlerden her biri, benzer
İKŞİT: Yürekli, bagatur
İL: 1- Doğuş, oluş, oluşum 2- Bitişme, bütünleşme, doku 3- Devlet 4- Yurt, yer, konak, memleket,diyar 5- Halk, ahali, insan topluluğu 6- Barış, sulh
İLAÇAN: birl. İl/Açan ..İl almış, fatih, algan
İLAÇİN: Laçin, şahin
İLBAY: birl. İl/Bay .. Vali, bakan, beylerbeyi
İLBEY: birl. İl/Bey
Otmanlılar döneminde asker toplayıp, onların eğitim ve lojistiğini sağlayan kişilere
verilen bir unvan
İLBİ: Büyü, sihir
İLBİLGE: birl. İl/Bilge ( Devlet yönetiminde bulunmuş ve devlet tecrübesi olan)
İLBİLİG: 1- Devlet bilgisi ve deneyimi 2- Devlet arşivi
İLBİLMİŞ: birl. İl/Bilmiş Yurtsever, yurduna bağlı
İLÇİ: Devlete hizmet eden, devletin hizmetinde olan
İLÇİN: Devlet görevlisi, devlete iş gören
İLDAŞ: Yurttaş, hemşehri
İLDEM: Pişman, nadim
İLER: Oluşum, bitişim
İLEY: Civar, etraf
İLGEN: Kanıt, delil, ispat
İLGERÜ: 1- İleri, ileride 2- Doğu, doğudan 3- Bolluk, refah
İLGEZDİ: birl. İl/Gezdi, Gezgin, seyyah
İLGEZER: birl. İl/Gezer, Gezgin
İLGİ: Bağlantı, bitişim, alaka, özen
İLGİK: Barışsever, barışçı
İLGİNÇ: İlgi çeken, ilgi duyulan,enteresan, sıra dışı
İLGİR: Barışçı, barışsever
İLGÖRMÜŞ: birl. İl/Görmüş, Gezgin
İLGÜ: Amaç, hedef
İLGÜY: Nazlı, nazenin
İLHAN: birl. İl/Han...Bölge Hanı, Kağanlığa bağlı özerk han
İLİDİ: Yarar, fayda
İLİG(ğ): 1- Ünlü, tanınmış, meşhur 2- İlk, birinci, başlangıç, ortaya çıkış
İLİK: İlk, birinci, önce
İLİNGİ: Devletine bağlı, devletinin hizmetçisi
İLİŞ: Bitişik, yakın
İLK: Başlangıç, doğuş, çıkış, öncelik
İLKE: (Ülke) Kurucu, yapıştırıcı, oluşturucu..(Günümüz Türkçe’sinde,”prensip, düstur” anlamında)
İLKİ: ilk, ilkin, birinci
İLKİN: Birinci, öncelikli
İLKUŞ: birl. İl/Kuş Kartal türü bir avcı kuş
İLLİ: Bağımsız, özgür, devleti olan
İLMEN: Devletç devletine sadık
İLSİRET: birl. İl/Siret ..Düşmanın devletini yıkıp, esir eden, devletsiz bırakan
İLTEMİŞ: birl. İl/Demiş ..Yurtsever
İLTER: Yurt koruyucusu, yurduna sahip çıkan, yurtsever, yurdunu toparlayan
İLTERİM: birl. İl/Terim
İLTERİŞ: birl. İl/Teriş, Yurdunu ve budunu derleyip, toparlayan, bir aya getiren ve yücelten
İLTÖRE: birl. İl/Töre, ..Devlet geleneği
İLTUTMUŞ: birl. İl/Tutmuş, Algan, fatih
İLUN: 1- Ulu,yüce 2- Soylu 3- Genç, cıvan
İLYIĞDI: birl. İl/Yığdı, Algan, fatih
İME: Em, çare, derman
İMEÇE: Birliktelik, emek ortaklığı
İMEN: 1- Emen, can, ruh 2- Kayın ağacı
İMER: Hayırsever, iyilik sahibi
İMGE: 1- İyi, yararlı 2- İz, belirti 3- Tasavvur, zihinsel sembol
İMİŞÇİ TUNGATAR: birl. İmişçi/Tunga/Tar..Kaplanlarla dövüşen cesur kişi
İMRAG (imrağ-İmrak): Aşık, derviş, dost
İMRE (Emre-İmrağ): 1- Ağabey,ağa 2- Beylerbeyi 3- Aşık, derviş, dost
İMREN: İmrenmekten...imrenilen, iç geçirten
İNAK: 1- Kardeş, kardeş çocuğu 2- Han ve beylerin en güvenilir adamı ve yardımcısı
İNAL: 1- Soylu, Kağan yada Hanların ana tarafından akraba 2- Anası Kağan yada Han soyundan olup babası kara budundan, halktan olan kişi 3- Avrupa’daki, kont, baron vb. unvanların Türkçe’deki karşılığı 4- Emin ve güvenilir kişi
İNALÇIK: Küçük İnal
T...1- Uygur kağanlığı dönemi bey ve komutanlarından 2- Haverezmler devleti bey ve
İNAN: İman, inanç 2- Kural, akide 3- Emniyet, güvenlik
İNANGU: İnanılan, güvenilen, mutemet
İNANIR: İmanlı, inançlı
İNCE: Hafif, yeğni, nazik
İNCESEN: Huzur ve güvenlik, sükunet
İNCİ: (Yinçi, yinçgü) 1- işve, naz,eda 2- Sessizlik, ıssızlık 3- İstiridye türü deniz
kabuklusundan çıkan tane, takı
İNÇGÜ: İnce, narin
İNER: İnmek...den mec. Alçak gönüllü, mütevazı
İNERBAŞ: birl. İner/Baş mec. Alçak gönüllü
İNİ: Kardeş, karındaş,kayın birader
İNİSİ: Küçük erkek kardeşi
İPAR: Parfüm, misk
İPEK: (Yipek) İpek böceğinin ipeği (İp...kökünden)
İRÇİ: 1- Yırcı, halk ozanı 2- İr.ik, iricik 3- Yirçi, yerci, toprak sahibi
İRÇİK: 1- İricik 2- Er, küçük er
İREN: 1- Sert, katı2- Araç, vasıta 3- Ürek, yürek
İRENÇİN: 1- Bağımsız, başına buyruk 2- Güçlü, dayanıklı
İRGE: 1- Yırlama, söyleme, okuma 2- Ergin, olgun
İRGİN: (İrge) Uygurlar ve Karluklar dönemi memuriyet unvanlarından
İRİK: Sert, katı, iri
İRİM: Müjde, iyi haber
İRİS: 1- Kurtuluş, hürriyet 2- Iras, ıraz
Türk mitolojisindeki tanrıça adlarından “kötü ruhları kovup, tamuya gönderen tanrıça”
İRKİL: 1- Ululuk, heybet, cesaret 2- Aksakal,kam, baksı
İRKİN: Olgun, bilge, ulu
İRKİT: Ürküt, ürkütücü, heybetli
İRKLİ: 1- Güçlü, muktedir 2- Yüksek dereceli memur
İRNEK: (Emek) Serçe parmak
İRŞİ: Peri, peri kızı
İRTEGÜN: birl. Erte/Gün Sabah
İRTEM: 1- Erdem, fazilet 2- Marifet, hüner
İRTİŞ: Hüner, hünerlilik
İRTÜK: Değer, kıymet
İSEN: 1- Esen, yel, rüzgar 2- Doğa, tabiat 3- Açık, net, sahih
İSTEK: İsteyiş, arzu
İSTEM: İrade, dileme erki
İSTEMİ: İstem, irade, dileme ve buyurma erki
İŞBARA: (iş, devinme, davranma) Bara /Var, varlık) birl. İş/Bara
İŞÇEN: İşgüzar, hamarat
İŞGÜN: (İçgün) Kızıl yapraklı bir yayla çiçeği
İŞİM: (İçim) İçtenlik, samimiyet
İŞİTGEN: İşitici, dinleyici,öğüt dinleyen
İŞLEK: 1- İdmanlı, eğitimli 2- İşgüzar, çalışkan
İTBARAK: birl. İt/Barak (Barık, baraka)
Türk mitolojisinde adı geçen köpek
İTGÜÇİ: İteleyen, itici, yapıcı, destekçi
İTİK: Yetik, yetkin, uzman
İTİMGEN: İteleyen, itici, destekçi
İTMAÇ: Alet, edevat, takım
İTMİŞ: (Etmiş) Yapıcı, uzman, uzmanlaşmış
İVECEN: Aceleci, telaşlı
İVGİN: (Evgin) Ateşli, sabırsız, telaşlı
İYBA: Utangaç
İYE: Güç, kudret, erklik, sahip olma
İYEUZA: birl. İye/Uza, Güçlü, egemen ve uzman
İYİ: İyi, yararlı ve uğurlu
İYİK: 1- İyi, uğurlu 2- Heves
İYİM: 1- Güzellik,hüsn-i niyet 2- Dost, canan, yaren
İYİMSER: Olayları iyi gözle gören ve yorumlayan
İYNEM: Dost, ahbap, yaren, canan
İZ: Basma, ezme, sıkıştırma, kesmek, yarmak...bildiren kökten; yarık, yara, kalıntı, belirti
İZGİ: (İZGÜ) 1- İyi,kutlu 2- Akıllı, zeki 3- Adil, adaletli
TÜRK MÜSÜN? DİLİNİ TÜRKÇELEŞTİR!
 
Göktürkçülük
 
Göktürkçülük: Kemalizm'in altı ilkesini benimsemiş ve Kemalist ideolojinin Türkçü yaklaşımlarla 21. yy' da güçleneceğini savunan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ömrünün son günlerini uğruna adamış olduğu Orta Asya Türk tarihi ve dilini yeniden gündeme taşımayı amaç edinmiş bir düşünce akımıdır.

 
"Türklüğün unutulmuş uygar özelliği ve büyük uygar yeteneği, bundan sonraki gelişimi ile, geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır."
Mustafa KEMAL ATATÜRK
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol