TÜRKLÜK ONURUMUZDUR
   
 
  D-E
DADAK değme, dokunma, tatma
DADAL: Tat alan, sezen, farkına varan
DAĞ: (Tağ,tağ,tak,tav) Dağ...mec. genişlik, büyüklük, ululuk,heybet
DAĞAÇA: Dağ gibi heybetli
DAKAK: Ucu ataşli ok
DAL: 1-Ayrı, bölünmüş 2- saldırı, büyüme, yayılma 3- batma, çıkma 4- yalınlık, çıplaklık
DALAN: koridor, dehliz
DALAŞ: Döğüş, karşılıklı saldırı
DALAY: (Talay) Genişlik, ululuk, sonsuzluk mecaz eden, asıl anlamı , büyük deniz, okyanus
DALBAY: 1- Vasi, ardına sığınılan kişi 2- Çuhadan yapılmış şapka
Kırgızlarda- 3- avcı kuşları yakalamak için, tuzaklara bağlanarak bırakılan küçük kuş
DALBOY: Vasi, ardına sığınılan kişi
DALKILIÇ: birl. Dal/Kılıç mec. Zırhsız ve korunmasız
DALKIRAN: Kırıcı, ayırıcı
DAMLA: Su damlası , tane
DANA: İnek yavrusu, iki yaşındaki genç inek
DANİŞMAN: Müşavir, bilgi ve tecrübesine danışılan kişi
DANSIK: (Tansık) Olağanüstü, fevkalade
DARGA: Vali, üst düzey, bürokrat
DARGUN: Alıngan, kırılan, narin
DARI : 1- Bir tahıl türü 2- sıkı, sıkıntı, zorluk
DARICA: 1- Darı gibi, darı niteliğinde mec. Bereketli 2- sıkı, sıkıcı, zorlu
DARSIK: Öfkeli, hiddetli
DARUKA : (Darga) Vali, yönetici, bürokrat
DARULGAN: alıngan, nazlı
DAŞKI: Taşkı, taşmış, dışarı çıkmış, dışarıda olan
DAYAK: Değnek, baston, dayanılan nesne
DAYANÇ: 1- Dayanak, destek, güven 2- Dayanma gücü tahammül
DAYANGAN: Dayanıklı, metin
DAYANGI: Köşe minderi
DAYAR: Hazır, hazırlıklı
DEBRET: Kımıldayış, devinim
DAĞER: Kıymet, para, nafız
DEĞERBİLİR: birl. Değer/Bilir Kadirşinas, vefalı
DEĞERLÜ: Değerli, kıymetli
DEĞİRMİ: Çevreli, yuvarlak, toparlak
DEĞNEK: Dayanak, dayanılacak nesne
DELİ: Usu gitmiş, azmış, dellenen, mec.gözü kara, yiğit
DEMİR: Demir madeni
DEMİRAĞ: Zırh, örgülü göğüslük birl. Demir/Ağ
DEMİRDEN: Demir parçası
DEMİRDÖĞEN: birl. Demir/Döğen mec. Acı kuvvet sahibi
DEMİRGEN: 1- Demir, ham demir 2- temren, okun ucundaki demir parçası
DEMİRHAN: birl. Demir/Han
Şamanist gelenekte “ Maden Tanrısı”
DENERİ. Dikkat, itina
DENGİZİK: Denizcik, küçük deniz, göl
DENİZ: Deniz, büyük göl
DENLİ: Edepli, terbiyeli
DEPEGEN: Tekmeleyen, iyi tekme atan
DEPREM: Zelzele, sarsılma, kımıldama (Kişisel görüşüme göre bu ad çocuklara deprem sırasında yada deprem felaketi sonrası yaşanan, çileli günler sırasında doğan ve o günlerin anısına verilen bir addır.)
DERİN: Derinlik...den mec. Olgunluk, bilgelik
DERMEK: Dirilik, canlılık, bir arada tutmak
DERNEK: Eğlence, toy, birliktelik
DEVİN: Hareket, kımıldanış, davranış
DEVRİM: Devirme, yıkma, devirip yerine geçme,..ihtilal
DEYİM: Söyleniş, darbımesel
DEYİŞ: Söyleyiş, şiirsel anlatım, ozan dili
DIVRAK: Yakışıklı, alımlı, civan
DİBEK: 1- Ağaçtan oyulmuş büyük havan 2- Yayık ağaç
DİK: 1-Yükseklik, yükseliş 2- kararlılık, yıkılmazlık, caymazlık 3- inat
DİKEÇ: Sütun, dikil, dikilmiş
DİKMEN: İnatçı, kararlı
DİLEK: Dil ile istenen, dile getirilen istek, arzu, murat, dilek
DİLER: Dileyen, dileyici
DİLİM: kesik, bölüm, bölünmüş, biçimlenmiş
DİNÇ: Zinde, sağlam, dirençli
DİNLER: Terbiyeli, munis, muti
DİP. Baht, talih
DİPÇİN: 1- Bahtı açık 2- Sağlam, dayanıklı
DİREK: 1- Dirilik, sağlamlık, ayakta kalmak 2- Temel, dayanak 3- Vezir,bakan
DİREN: Direnç, karşı koyuş, dirilik
DİRENÇ: Direnme gücü
DİRENGEÇ: Destek, dayanak
DİRGEN: 1-Dirilik,2- harmanda kullanılan demir çatal
DİRİ: (diri, dirik, Tiri, tirik) Can, ruh, canlılık, canlı
DİRİL: Can, ruh, tin
DİRİM: Yaşam, sağlık, canlılık
DİRLİG: Yaşam, hayat
DİRSE: Derse, söylerse, konuşkan
DİZİK: (dizi) Kolye, takı
DİZLEK: Hazır cevap, konuşkan
DODURGA: 1- Dolgun, doyumlu 2- doyuran, doyurucu 3- açık, net, berrak
DOĞA: 1- Tabiat,doğallık, ortaya çıkış 2- Huy, yaradılış, fıtrat
DOĞAN: 1- Soylu bir av kuşu 2- Doğmuş, olmuş, ortaya çıkan
DOĞRU: Dürüst, yalansız, sözüne güvenilen
DOĞRUL: 1-Doğruluk, dürüstlük 2- Ayakta duran, dirençli
DOĞU: Güneşin doğuş yönü
DOĞUÇ: Doğuş,doğma, ortaya çıkış
DOĞUDAN: Doğulu, doğu yönünden gelen
DOĞUŞ: Doğma, ortaya çıkış
DOKUNAK: Dokunuş, değiş, mec. Ağır, mahsun,yürek sızlatan, yüreğe dokunan
DOKUNÇ: Dokunak, hüzün
DOKUZ: Dokuz sayısı, Türklerin en çok eskilerden beri uğurlu sayılarındandır
DOKUZ ARKA: Dokuz/Arka (...Eski dönemlerde soyluluk gösterme ve belli etmesi açısından, bir kişinin babasından itibaren geriye doğru dokuz atasının sayılıp açıklanması..)
DOLANDI: Dolanan, gezgin
DOLU: 1-Bilgin, tecrübeli, öğretmen 2- Bütün, tam, eksiksiz 3, Şamanist gelenekte ve Alevi_Bektaşi gelenekte, içki, şarap 4- kısa süren, iri taneli yağmur
DOLUN: Tam, bütün, eksiksiz
Yakut Türklerinin eski bereket Tanrılarından
DOLUNAY: Ayın on dördü, ayın en güzel hali
DOMANİÇ: 1-Dumanlı bölge 2- Tümsek, engebeli arazi
DONAT: Giyim, kuşam, zenginlik, cömertlik
DOMURCUK: Gül, tomurcuk
DONATMIŞ: Giydirip, kuşatmış, sevindirmiş, cömertlik göstermiş
DONATUR: Cömert, eli açık, bağışlayıcı
DONSUZ: Çıplak, fakir, varlıksız
DORA: Doruk, zirve, şahika
DORAN: (Duran) Diri, canlı, yaşayan
DORU: 1- Doruk, zirve 2- Kara ile kızıl arası renk (At rengi)
DORUK: Zirve, uç, şahika
DOYMADUK: Doyumsuz, sevilmeye doymayan, doyulmayan
DOYUM: 1- Doymak, tatmin 2- Ganimet, bereket
DOYURAN: mec. Cömert, hayr sahibi, iyilik sever
DÖĞEN: 1- Dövüşçü,döven 2- Ekin saplarını ezmeye yarayan, altında çakmaktaşı bulunan geniş tahta
DÖĞER: 1- Döver 2- değer, kıymet 3- Kalın, enli bir ağaç
DÖĞERLİ: Değerli
DÖĞÜŞ: Dövüş, savaş, kavga
DÖĞÜŞGEN: Kavgacı, savaşçı
DÖKÜMHAN: birl. Böküm/Han 1- Dökmekten döküm 2- Düğüm, bağ
DÖLEK: 1- Çok döl veren 2- Koyunun kuzuladığı yer 3- İtibarlı, saygıdeğer, maharetli
DÖLEN: Muti, sevgi gösteren
DÖNDER: (Döne, döndü gibi “dönmek” fiilinden türetilmiş, çocukları ölen ailelerin, yeni çocukları olduğunda kullandıkları adlardan)
DÖNDÜ: Dönüş yapan (Reenkarnasyon) çocukları ölen ailelerin verdiği adlardan
DÖNGEL: Saat
DÖNGÜ: Dönüşüm, başa dönüş
DÖNGÜN: Dargın, gönlü kırık
DÖNMEZ: Kararlı, cesur, azimli
DULAK: Dolu, olgun, tecrübeli
DUMAN: 1- Sis, kırağı 2- ateşten çıkan gaz
DUMLU: 1- dumanlı, sisli bölge 2- Soğuk ve ayaz alan yer
DUMRUL : 1- Okun sivri ucu 2- Başı dumanlı, efkarlı
DURA: (Durak) 1- yaşam, hayat 2- Sağlamlık, dayanıklılık, kalıcılık 3- ev, yaşanılan yer, barınak (Bu ad, çocukları ölmüş ailelerin yeni çocukları olduğunda yaşamda kalıp uzun yaşaması ve sağlıklı olması dileğini içeren adlardandır ve çok eskilere dayanan bir gelenekle bu gün de sürdürülmektedir.Durak, Dursun, Durmuş, Durdu, Yaşar, Tokta, Tok, Toka, Toktamış, Turan vb. adlar da hep aynı psikoloji ve geleneğin ürünüdür.
DURAK: (Dura) Yaşam, hayat
DURAN: (Turan) Durucu, kalıcı, yaşayan, canlı
DURCU: Durucu, kalıcı canlı
DURDU: 1- Duran, kalıcı, canlı, yaşayan 2- Yaşam, hayat
DURGAÇ: Durak, durulan, yaşanılan yer
DURGUN: 1- Durulmuş, süzülmüş, arınmış 2- Sakin, sükuna ermiş, kendi halinde
DURMUŞ: 1- Duran, yaşayan, canlı 2- Yaşam, hayat
DURSUN: Durması, yaşaması istenen
DURU: 1- saf, sade, berrak 2- Duran, durgun
DURUK: Duru, durucu
DURUL: 1- Sükun bulmak, huzura kavuşmak 2- Günahsızlık, arınmışlık
DURULCA: Masum, günahsız
DURULMAZ: Afacan, yaramaz
DURULMUŞ: Tatminkar, sakin
DURUM: Yaşam, hayat, süreğenlik, duruş
DUVA: (Düve)
DUVAK: Örtül kapanmış, gelin başı
DUVAN: (Doğan)
DUYAN: Duyucu, hissedici
DUYAR: Duyarlı, hisli, duygulu
DUYARI: Duyarlılık, hislilik
DUYGU: His, duyum
DUYUŞ: Duyum, hissediş, duyarlılık
DUYUŞAN: Duyan, hisseden
DÜĞÜN: (Töğün, Toygün) Toy günü, yemekli eğlence
DÜŞ: Rüya, aniden ortaya çıkış
DÜŞELGE: Pay, hisse
DÜŞERGE: Miras, pay
DÜŞÜNGÜ: Düşünerek üzülme, kafaya takma, üzülme, teessür
DÜVE:1- Genç inek, dananın büyüğü 2- Döven, dövüşçü
DÜVECİ: Dövücü, dövüşçü
DÜVEHAN: birl. Düve/Han
DÜVEN: (Döven)
DÜYECİ: Dövüşçü, döğüşçü
DÜZ: (Tüz) 1- Doğru, doğruluk, gerçek 2- Soy, kök, döl 3- Kural,kaide
DÜZE: Düzen, uslup, tarz
DÜZEN: Kural, kurallar bütünü
DÜZGE: Süs, makyaj
DÜZGÜN: 1- Düzülü, düzenli, muntazam 2- Gidişat, teamül

EBİNEvin) Tane, öz
EBİNÇ: Refah, huzur
EBİRİ: Erim, erdem, fazilet
EBREK: Dayanıklı, sebatkar
EBREN: 1- Evren, kainat 2- Felek, talih
EBRET: Ayrılım, ihtilaf
EBRÜK: Dayanıklı, sebatkar
ECE: (Eçe)
ECEVİT: 1- Çalışkan ,, aktif 2- haşarı, yaramaz
EÇE: 1- Dahi, çok akıllı, çok zeki 2- Saygıdeğer, görgülü hanım
EÇİNE: Doğru sözlü, sözüne güvenilir
EDE: (Edi, Ata) Atalık, hatırı sayılan, sözü dinlenen kişi
EDERKON: birl. Ede/Kon (Konmaktan can, ruh)
EDGÜ: 1- İyi, güzel, hoş 2- Adil, adaletli 3- Eğitmen, öğretmen
EDGÜDİ: 1- Eğitici, öğretici 2- İyi, ala
EDİ: Eda, ata, saygıdeğer ulu kişi
EDİGE: 1- İyi, iyi kalpli 2- öğretmen
EDİK: Kısa konçlu çizme
EDİL: (İdil,etil, atil) iyilik, güzellik
EDİZ: 1- Kıymet, kıymetli 2- Yüksek, Yükselmiş
EGE: (Eke,Öke)1- Dahi, çok akıllı 2- Egemen, sahip 3- Bakıcı, eğitici
EGEMEN: 1- Hakim, sahip, kendinden başkasını dinlemeyen, buyrukçu 2- bilge kişi, dahi
3- ağa, ağabey
EGİT: Göz değmesi ve nazara karşı göz kenarlarına sürülen bir ot
EĞBER: Eğri, eğrilmiş
EĞİLMEZ: Gururlu, mağrur, dik başlı
EĞİN: Eğirilmiş
EĞİR: 1- Sarış, çeviriş, kuşatma 2- bükme, kıvırma
EĞNEZ: Narin, zayıf, ince
EĞREK: Sık, bol
EĞRİ: Eğik, bükük mec. Saygılı, alçak gönüllü
EĞRİM: Pınar, göze, küçük çağlayan
EKE:1- Dahi, çok akıllı 2- Sahip, egemen 3- bakıcı, eğitici
EKEÇ: Cana yakın ve çekici kız
EKELİK: Deha, kıymet
EKİM: 1- Ekin ekme eylemi 2- Yarım, ziraat
EKİN: 1- Mahsul, tarla ürünü 2- tarlaya ekilip olması beklenen her türlü bitki
EKİNCİ: 1-İkinci (erkek, ya da kız) 2- Rençber, çiftçi
EKSÜK: Azlık, yokluk, yoksulluk
EKŞİ: Eksi,eksik, azlık, yokluk
EL: 1- İl, Ülke, Memleket 2- İlgi, bağlantı 3- Barış, Sukunet 4- Kolun, bilekten aşağısı
ELA: (Ala) Renkli alacalı
ELBAN: (İlban) Devletçi, devletine bağlı, sadık
ELBİR: birl. El/Bir mec. Elbirliği, işbirliği, imece
ELCEK: 1- Ekin biçme aracı 2- Munis, sessiz
ELÇİK: Eldiven
ELÇİ: 1- Devletine bağlı, devletçi 2- Devleti adına aracılık eden, haberci, temsilci
ELÇİM: Demet, tutam
ELÇİN: 1- Demet, bağ, buket 2- Ekin biçerken kullanılan bir alet 3- Devlet görevlisi, devletine bağlı
ELDEK: 1- basiret, kabiliyet, eylem gücü 2- Yedek, elde bulunan
ELDEM: 1-Alışkın, yetişkin 2- Sevimli, cana yakın 3- evcil koyun
ELDÜZ: birl. El/Düz Yurtsever
ELEZ: (Eliz)Arı,duru, temiz, munis, uyumlu
Yakut destanlarında bekaret tanrıçası (Ulu Tuyun’un kızı)
ELGAY: Yurtsever
ELGİN: 1- Konuk, öncelik verilen kişi 2- Gurbetçi, yurdundan uzak
ELGÖRMÜŞ: Gezgin, seyyah
ELGÜN: Halk, avam, halktan kişi
ELİBOL: Cömert, eli açık, sahi
ELİK: Usta, eli yatkın
ELİŞ: Usta, maharetli
ELİTAŞ: Cimri, eli sıkı
ELİTEZ: Becerikli
ELKATMIŞ: birl. El/Katmış Ülke fethetmiş, algan
ELKİN: 1- konuk 2- Yolcu
ELÖVER: Yurtsever
ELTUTAR: birl. 1- El/Tutar mec. Yardımsever, hayırşinas 2- Fatih, Algan
ELVEREN: Olgunlaşan, yeterlilik kazanan
EMÇİ: Doktor,eczacı
EMEÇ: Amaç, gaye
EMEK: 1- Gayret, cehd, zahmet 2- Güç, enerji
EMEN: 1-Can, ruh, hayat 2- Ağaç dikmek için açılan çukur 3- meşe ağacı
EMET: Sınır, mesafe
EMGEK: Emek, zahmet, güçlük
EMLEK: Duygulu, merhametli
EMRE: (İmre) Düşkün, aşık, hayallerle yaşayan
EN: (Yen)1- Derinlik, genişlik 2- Av 3-Kıyı 4- Arka
ENÇU: Sükun,huzur,ruh derinliği
ENDEŞ: Eşit, müsavi
ENEÇ: Meyil, meyilli
ENİK: (enük, enek)Genişçe, yayık
ENGİN: 1- Genişlik, derinlik, yayıklık 2- ufuk, ufuk çizgisi
ENİCUK: Hısım, kavim- kardeş
ENİŞ: (Enuş) 1- İniş, yokuşun karşılığı mec. Rahata ve huzura erme 2- Uçlarda, ekstrem
ENKİŞ: Tecrübeli, deneyimli, olgun
ER: 1- Olgun,olmuş, ergin, yetişkin erkek 2- Asker, çeri
ERÇE: birl. Er/Çe...Erkeğe yakışır biçimde
ERÇİN: Ülkenin idari bölümlerinden her biri (İl, ilçe, kasaba vb.)
ERDEM: ( Ertem) Fazilet, bilgelik, yücelik, hünerlilik
ERDEMÇİ: Erdem sahibi
ERDEMLÜ: Erdem sahibi
ERDEN: Er parçası, erden olma
ERDİN: Ermiş, olgun
EREK: Erişilmek istenen, ülkü, hedef
EREKLİ: (Ereğli) Ereği olan
EREM: Müjde, iyi haber
EREN: 1- Olgun, 2- Hür, bağımsız 3- Din ile bütünleşmiş
ERENTÜZ: birl. Eren/Düz
T...Tuva ve Çuvaş Türklerinde, “Terazi Yıldızı”
EREZ: 1- Erişilen, mutlu olunan 2- Cesur, gözü kara, dayanıklı
ERGEN: Olgun, deneyimli
ERGENE: 1- Güçlülük, egemenlik 2- Maden dağı 3- Dağlar arasındaki geçit
ERGENEKON: 1- Maden dağı 2- Dağlar arasındaki yurt
ERGİ: Eriş, olgunluk, deneyim
ERGİL: 1- Bilgili, deneyimli, yetişkin 2- Savaşçı, cengaver
ERGİN: 1- Ermiş, olgun, irfan sahibi 2- Savaşçı, cengaver
ERGUN: 1- Yumuşak huylu kişi 2- Hızlı koşan at 3- Argun
ERİK: Ermiş, olgun, bilge, filozof, becerikli
ERİKEN: Ermiş, olgun, bilge
ERİM: 1- Müjde, iyi haber 2- Felsefe, derin bilgi 3- Vade, zaman
ERİNCİK: Mahçup, utangaç
ERİNÇ: 1- Olacak, olması gereken, kaçınılmaz sonuç 2- Nimet, bolluk
ERİŞ: Gaye, erişilmesi istenen
ERİŞEK: Ülkü, gaye
ERİŞEN: Ulaşan, vasıl olan
ERİŞKİN: Olgun, kamil, ermiş
ERK: 1- Güç, kudret 2- İktidar, erklik, hükümranlık 3- Bağımsızlık,egemenlik
ERKE: 1- Egemen, güç 2- İşve, naz, cilve 3- Çekicilik, çekiciliği kullanma istek ve yeteneği
Türk mitolojisinde, Ülgen’in dokuz kızından biri ve namus tanrıçası
ERKELİ: Egemen
ERKEM: Nazlım, işvelim, edalım
ERKİ: 1- Güçlü, egemen, erke 2- Atik, çevik
ERKİN: 1- Bağımsız, otorite tanımaz 2- Başına bıuruk, kendi bildiğini okuyan 3- Sürekli, süreklilik
ERKİNDİK: Erkinlik, bağımsızlık, hürriyet
ERKLİG: Egemen, kuvvetli, şevkatli
ERKMEN: 1- Bağımsız, başına buyruk 2- Bekar, evlenmemiş
ERLİK HAN: birl. Erlik/Han
Şamanist gelenekte “Cezalandırma Tanrısı”
ERMAN: 1- Erdemli, güç, mert 2- Kutsal, mukaddes
ERMİŞ: Olgun, müdrik
ERNEK: Küçük parmak, serçe parmağı
ERSE: Ermesi, olgunlaşması istenen
ERSİN: 1- Uzun ömürlülük dileği 2- Olgunluk, bilgelik dileği
ERSÜ: Fazla, çok fazlalık
ERTE: 1- Seher, şafak 2- Yarın, gelecek, sonraki, halef
ERTEGİ: Destan, lejant
ERTEN: Tan, şafak
ERTİK: Meslek, sanat
ERTİM: Olgun, erişkin, bilge
ERTİN: 1- Mahsun, hüzünlü 2- Kendine yeten
ERTİNGÜ: 1- Olağanüstü, fevkalade 2- Efsane, mit
ERZENE: Doruk, zirve, en üst
ERZİ: Veli, vasi, yönetici
ERZİK: 1- Asıl, ana, temel 2- Soylu ve yiğit
ESBOL: birl. Es/Bol ...Çok zeki, çok akıllı (Usu-bol)
ESE: 1- Mutluluk, sağlık 2- Yel, esinti
ESELİK: Selam, selamet
ESEN: 1- Sağlık, selamet 2- Yel, yumuşak yel
ESENLÜ: Esenli, sağlıklı
ESER: Esinti, yel
ESİ: Yel, esinti
ESİM: Esinti
ESİN: 1- Esinti, yel 2- soluk, sağlık, nefes 3- İlham
ESİNTİ: Yel, hafif yel
ESİRGEN: 1- Arkadaş, dost, yaren 2- korunan, yakınlık duyulan
ESİRGENÇ: Nazlı, nazenin
ESİRKİŞ: Merhamet, acıma duygusu
ESKİN: Yel, yel alan
ESLEK: 1- Yumuşak başlı, uysal 2- Selam, selamet
ESNEK: Uzayan, genişleyen, esen
ESRİGÜN: birl. Esri/Gün...fırtına
ESRİK: Mecnun, kendinden geçmiş
ESRİMİŞ: Kendinden geçmiş
ESTELİK: Yadigar, hatıra
ESTİ: Yel, esinti
EŞİM: Çalışkan, becerikli
EŞİNGEN: 1- Çalışkan 2- Eşit, müsavi
EŞİTGEN: İşitken, işiten, dikkatli
EŞKİN: 1- Hızlı, atik 2- Dayanıklı, metin 3- Rüzgarlı bölge, rüzgar alan bölge
EŞLİK: Dost, yaren, refik
ETGÜ: 1- İyi, iyilik 2- Etki, şiddet
ETİGE: Öğretmen, mürebbiye
ETİL: İtil- idil
ETİNGÜ: Olağanüstü, fevkalade
ETİZ: Yüksek, ulu
EVCİL: Evine bağlı, evcimen
EVCİM: 1- Evcimen, evcil 2- İşgüzar, hamarat
EVCİMEN: Evine bağlı
EVCİMİK: Ekonomist, muktesit
EVDEŞ: Hanım, erkeğin eşi
EVGİ: İvedi, acele
EVGİN: 1- Aceleci, telaşlı 2- Evcil, evine bağlı
EVİN: Cevher, öz, nüve
EVİRGEN: 1- Tedbir, tedbirli 2- Dönüşüm, çevirim
EVREN: 1- Kainat 2- Ejderha, canavar 3- Baht, talih
EVRENSEL: Evreni kaplayan, evreni içine alan
EYGİ: İyi, salih, temiz
EYGİŞ: İyi kişi, iyi insan
EYGÜ: İyi, iyice
EYİN: Vücut
EYİNÇ: Refah, mutluluk
EYLEM: 1- İş, iş görme, çalışma 2- Etkileyici davranış 3- Durdurma, önünü kesme
EYLETMEZ: Amansız, aman vermez
EYLETÜR: İyilik sahibi, cömert
EYLİK: İyilik, yardım, iane
EYMEN : 1- Alçak gönüllü, mütevazı 2- Yardımsever, hayırşinas
EYMÜR: (Eymir) İyilik sahibi, hayırşinas
EYTEMİŞ: Güzel konuşan, tatlı dilli, hatip
EYÜGE: İyi,iyice
EZDİ: Ezen, ezici, baskıcı
EZGİ: 1- İyi, iyilik, 2- Uyum, ahenk 3- Acı, üzüntü 4- Name, hoş sada
EZGİN: Ezik, ezilmiş, acı çekmiş, mahzun
EZİLGEN: Mazlum, zulüm görmüş
EZİM: 1- Belirti, iz 2- Zorunluluk, mecburiyet
EZİNÇ: 1- Belirti, iz 2- Ezginlik, mahzunluk
TÜRK MÜSÜN? DİLİNİ TÜRKÇELEŞTİR!
 
Göktürkçülük
 
Göktürkçülük: Kemalizm'in altı ilkesini benimsemiş ve Kemalist ideolojinin Türkçü yaklaşımlarla 21. yy' da güçleneceğini savunan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ömrünün son günlerini uğruna adamış olduğu Orta Asya Türk tarihi ve dilini yeniden gündeme taşımayı amaç edinmiş bir düşünce akımıdır.

 
"Türklüğün unutulmuş uygar özelliği ve büyük uygar yeteneği, bundan sonraki gelişimi ile, geleceğin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır."
Mustafa KEMAL ATATÜRK
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol